Üniversiteli Olmak
Üniversiteler günümüzde teorik anlamda bilimin, akılcılığın, yenilikçi toplumsal ve bilimsel gelişmelerin merkezi durumunda olan alanlardır. Teorik anlamda bu şekilde tanımlıyor olduğumuz üniversiteler pratik anlamda bu şekilde hareket edebilmekte midir? Üniversitelerin gerçekten de bilimin merkezi olduğundan, özgürce bilim üretebildiğinden söz edebilir miyiz?
Yukarıda verilen soruları yanıtlayabilmek için üniversite kavramını biraz daha irdelemenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Üniversite kelimesinin kökeni üzerine eğilerek işe başlayabiliriz. Üniversite kelimesinin kökeni Latincede topluluk ya da lonca anlamına gelen “universitas”tır. Burada bahsedilen öğretmenlerin ve öğrencilerin oluşturmakta olduğu topluluktur. Bir topluluk söz konusu ise saygının ve anlayışın da doğal olarak söz konusu olması gerektiğini düşünmeden edemiyor insan. Yani üniversite gibi bir yapı için saygı ve anlayış ciddi derecede önemli olduğunu söyleyebiliriz. Peki, kısaca öğrenci ve öğretmenlerden oluşan bu topluluk ne yapmaktadır? Bu soru aslında üniversitenin amacına, varoluşuna yönelik bir sorudur. Bu öğrenci ve öğretmen topluluğu insanı, doğayı, evreni anlayabilmek için araştırmalar yapabilir, felsefi tartışmalar sürdürebilir, toplum hayatını kolaylaştırabilecek ürünler üretmeye yönelik çalışmalar yapabilir… Kısaca bu şekilde özetliyor olsam da üniversitenin varoluşuna dair daha birçok madde sıralanabilir. Tüm maddeler dikkate alındığında bizi ortak bir payda beklemektedir. Bilim…
Üniversitenin tanımı, yapısı dikkate alındığında en temel amacın bilim üretmek olduğunu söyleyebiliriz. Peki, bilim nedir, nasıl üretilir? Bilimi geniş ve kapsayıcı olarak ‘’Belirli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkarak belirli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci’’ şeklinde tanımlayabiliriz. Elbette ki bu çok yalın ve basit bir tanımdır ancak belirli oranda da bilimi anlatabilmektedir. Tanımdan anlayabileceğimiz üzere bilim bir süreçtir, bilgi edinme sürecidir ve bunu kendi içerisinde belirlediği bir yöntemle yapmaktadır. Buna da bilimsel yöntem adı verilir. Tanımı dikkatle inceleyecek olursak bilimin nasıl üretileceğine dair yanıtın, yani bilimsel yöntemin, tanım içinde bulunduğunu görebiliriz. Öyleyse diyebiliriz ki bilim, bilimsel yöntemle üretilmektedir. Bilimsel yöntem kısaca üzerinde durup geçilebilecek bir olgu değildir. Bilimin güzel tarafı da aslında bilimsel yöntem içerisinde barınmaktadır. Bilimsel yöntem kapsamlı bir araştırma ve öğrenme sürecidir. Yani akılcı bir süreçtir. İşte bilimi güzel ve özel kılan da bu akılcılıktır.
Bilimin ne olduğu ve nasıl üretildiği, oldukça derin ve üzerine ciddi araştırmalar yapılabilecek bir konudur. Kısaca bu konu üzerine değinmeye çalıştım. Şimdi bununla bağlantılı ve oldukça önemli bir konu üzerine değineceğim. Ülkemizde bilimsel çalışmalar ne derecede ilerlemektedir? Üniversiteler toplumu aydınlatıp ilerletme konusunda hangi seviyededir? Ülkemiz üniversitelerinde bilim, felsefe özgür biçimde ilerleyebilmekte midir? Üniversite özgürlüğü ve gelişimi için öğrencilere ve öğretmenlere ne düşmektedir?
Bu tür sorulara olumlu, iç açıcı cevaplar verebilmek isterdim ancak durum hiç de öyle görünmemektedir. Neden mi? Henüz üniversiteye giriş sınavında sınavı düzenleyen kurum olan ÖSYM sorduğu soruda bilimsel yöntemin tanımını dahi yanlış yapmaktadır. 2016 PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) testi sonuçları durumun ciddiyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu sonuçlara göre Türkiye Cumhuriyeti 72 ülke arasında 50. Sırada yer almıştır. Bilim dünyasının en önemli değerlerinden olan evrim teorisinin okul müfredatlarından çıkarılmaya çalışılması eğitim ve bilim üzerinde ciddi bir baskının olduğunun göstergelerinden biridir. Örneğin 2014 yılı YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) matematik testi net ortalaması 6,1 iken bu sayı 2015 yılı için 5,2’ye düşmüştür. Daha üniversiteye geçiş aşamasında durum bu şekildeyken üniversiteler için durum sizce nasıldır?
Üniversiteler için durum pek de farklı değildir. Üniversite kampüslerinin not ortalaması bu seviyede olan ve yalnızca bir meslek edinmek amacıyla üniversiteye gelen öğrencilerle dolu olduğunu düşünecek olursak bu vahim tablo gözümüzün önünde canlanacaktır.
Üniversite bilimin, özgür düşüncenin merkezi, toplumun umududur. Aydınlanmanın merkezi, akılcılığın kalesidir. Her üniversiteli bulunduğu kurumun önemini ve bilincini kavramalı daha iyi bir üniversite için mücadele etmelidir.
Üniversite gelecektir.
Geleceğimize sahip çıkalım!
Kaynaklar:
http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38219262
https://www.cnnturk.com/universiterehberim/osymnin-acikladigi-2017-ygs-ortalamalari-soke-etti?page=12