PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ve REHBERLİK NEDİR?

Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik; (P.D.R.) içerdiği koruyucu, önleyici ve geliştirici özellikleriyle Psikoloji ana biliminin uzmanlık alanlarından biridir. Dolayısıyla bir alt bilim dalı ve uzmanlık alanıdır da denebilir. Daha anlaşılır olması adına bir örnek vermek gerekirse Psikolojik Danışmanlığın, Psikoloji biliminin bir uzmanlaşma ve uygulama alanı olması, Tıp biliminin Biyoloji biliminin bir alt dalı ve spesifik bir uzmanlaşma alanı olması gibidir. Neticede Biyoloji bütün canlıları tüm özellikleriyle inceleyen bir ana bilim alanıyken Tıp, insanların anatomisiyle ilgilenip çeşitli hastalıklarla mücadele etmeyi amaçlayan bir bilim dalı olarak Biyoloji biliminin belirli bir sahasına odaklanır.

Peki bu durum neden ortaya çıkmaktadır? Bu sorunun cevabını bulabilmek için bilimin tarihsel gelişimine bakmak gerekmektedir. Bilim bir uğraş alanı olarak tarihin antik dönemlerinde felsefeyle bütünsel entelektüel bir uğraş olarak ortaya çıkmıştır. Gün geçtikçe bilim ile uğraşan insanlar çalışma alanlarında ilerlemiş ve daha detaylı sorular sorarak yeni problemler ortaya çıkarmış ve bu problemleri çözebilmek için yeni sistematikleri inşa etmeleri gerekmiştir. Zamanla bilim taşıdığı özellikler itibariyle felsefe ve sanattan ayrılmış ve kendine has kuralları olan bir yapıya dönüşmüştür. Tüm bu süreç içerisinde yeni problemler ve bu problemlerin çözümleri bilimin hacmini oldukça genişletmiş ve yüzyıllar içerisinde bilim birçok yeni alanla ilgilenmeye ve halihazırda ilgilendiği alanları derinleştirmeye devam etmiştir. İlgilenilen bu alanlar -mesela fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji, psikoloji gibi- yeni alanları doğurmuş -sosyal psikoloji, patoloji, moleküler biyoloji veya genetik gibi- bu yeni alanlarsa çoğunlukla tamamen kendine has bazı inceleme metotları ve kanunlar oluşturmuştur. Dolayısıyla bilimlerin sınıflandırılması ve sınıflandırılan bilimlerin dahi kendi içinde sınıflandırılması ve bugün yeni sayılan bilimlerin bile zamanla kendi içinde alt uzmanlık alanları oluşturacak olması bilimin doğal gelişiminden kaynaklanmaktadır. Bilim tarihinin analiziyle varabileceğimiz temel iki sonuç bulunmaktadır. Bilim bir canlı kadar dinamiktir ve sürekli bir şekilde kendini yeniler. Dolayısıyla bugün okuduğumuz bölüm olan Psikolojik Danışmanlık gelecekte bir bütün olarak lisansta incelenemeyecek kadar kabarık hacme sahip bir ana bilim alanına dönüşebilir neden olmasın? Dürüst olmak gerekirse bu düşünce beni oldukça heyecanlandırıyor. (Burada yüzümde bir gülücük var.)

Peki nedir bu Psikolojik Danışma?
Özet bir cevapla başlayacak olursak; Psikolojik Danışma, uzman kişilerce sağlanan profesyonel bir yardım alma sürecidir. Bireyin kendisinin ve çevresinin farkında olması sorunlarını tanımlayabilmesi ve çözebilmesini kolaylaştıran, bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları stresörlerle daha etkili başedebilmelerine yardımcı olan, uyum sorunlarını atlatmayı amaçlayan terapötik bir süreçtir. Psikolojik danışmanlık yapabilmek için, lisans düzeyinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümününden mezun olmak gerekmektedir.

Psikolojik Danışmanlar terapötik bir bağla bağlandıkları kişileri danışan olarak adlandırırlar. Psikoloji ve Psikiyatr ile bu noktada ayrışırlar çünkü hizmet sundukları bireyler hasta değil sağlıklı kişilerdir. Psikolojik Danışma, bireysel ve grup şeklinde uygulanabilen seanslarla (oturumlar) gerçekleşen mutlaka bir ön görüşme ile başlayıp sonlandırma oturumuyla biten koşulsuz kabul ve saygıyla birlikte empatiye dayalı bir süreçtir. Psikolojik Danışmanlar, danışmanlarının sahip oldukları etnisite, dünya görüşü, cinsiyet, yaş, dini görüş vb özelliklere karşı ön yargısız ve danışanı olduğu gibi kabul eden kişilerdir. Mesleki etik olarak kanun ihlallerinin söz konusu olduğu durumlar dışında süreç tam bir gizlilik içerisinde devam eder.


Psikolojik Danışmanlık kendi içerisinde farklı uzmanlık alanlarına ayrılır. Okul Psikolojik Danışmanlığı, Evlilik ve Aile Danışmanlığı, Mesleki Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığı gibi uzmanlık alanları bulunmaktadır. Psikolojik Danışmanlar lisansları sonrasında bu alanlardan ilgi duyduklarına yönelip uzmanlaşabilirler.

Abdulselam GÜLŞEN
Abdulselam GÜLŞEN

Yazmak belki de evrimimizdeki en ilkel haz noktalarımızı tetikliyor; var etmek, şekillendirmek ve tabii gerçek var oluşumuza dışarıdan bakabilmek. Mürekkebin somutlaştırdığı zihinlerden taşanlar; ideları, eylemleri ve nihayetinde eylem adamlarını var etti. Günün sonunda bazılarımız büyük kitabın içindeki daha küçük kitapların yazarları oluyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir