Livaneli’den Freud’a Atıf
‘’Sigmund adlı profesör hayatta olsaydı Türkiye, teorisini kanıtlaması için müthiş bir laboratuvar olabilirdi.’’ diyor Zülfü Livaneli. Çoğumuzun bildiği üzere Sigmund Freud, cinselliği doğuştan gelen bir dürtü ve yaşam gücünün temel kaynağı olarak tanımlamıştır. Freud bu teorisi sebebiyle birçok eleştiriye maruz kalsa da günümüzde psikanalitik tedavi en çok kullanılan psikoterapi yaklaşımlarından biridir. Zülfü Livaneli’nin de dediği gibi, ülkemiz psikanalitik teoriyi kanıtlamaya oldukça müsait bir yapıdadır. Bunun nedeni; ülkemizdeki bütün toplum katmanlarının bilinçaltına, cinselliğin egemen olmasıdır. Bugün Türkiye’de en çok sevilen sanatçıları düşünelim. Eminim hepimizin aklına gelen isimlerin çoğunun sesinde veya tavrında cinsel çağrışımlar vardır. Pop müziğe oryantal ritim katan sanatçıların dinlenme sayılarının ve cinsel içerikli dizilerin reyting oranlarının daha yüksek olması da bundandır.
Mutluluk Romanı Konusu
Mutluluk romanına gelecek olursak, bu roman aynı ülkede yaşayan ancak birbirinden tamamen farklı üç kişinin yollarının kesişmesini konu alıyor. Meryem, Van Gölü’nün kıyısında yaşayan on yedi yaşında bir kız çocuğu. Sözde bir tarikat şeyhi olan amcası tarafından tecavüze uğruyor. Meryem, ailenin namusunu iki paralık ettiği (!) gerekçesiyle izbeye kapatılıyor. Toplumun ‘’kadın şeytandır, kadın pistir, kadın günaha sürükler’’ gibi inanışları yüzünden Meryem kadın olmaktan nefret ediyor. Bütün bunlar olurken Meryem’in amca oğlu Cemal, Gabar Dağı’nın eteklerinde gerillalarla savaşıyor. İrfan Kurudal ise Harvard mezunu bir profesör. Güzel bir eşe ve iyi bir işe sahip. Dışarıdan bakıldığında hayatı mükemmel gözüküyor ancak uykularını zehir eden bir sıkıntısı var. Ömrü boyunca aynı koltukta oturup, aynı restoranlarda yemek yiyip, aynı insanları görüp, aynı sözleri söyleyip henüz kendini bulamadan ölmekten korkuyor. Bu nedenle yattığı yatak gözüne bir tabut gibi görünüyor.
Mutluluk Romanı ve Rüyalar
Romanda rüya kavramına sık sık yer veriliyor. Freud’a göre insan zihni hiçbir veriyi tamamen yok etmez. Bilinçdışına atılan ve istendiğinde geri getirilemeyen veriler rüyalar yoluyla ortaya çıkar. Meryem yaşadığı istismar olayını zihninden atmaya çalışsa da bilinçdışı rüyalar yoluyla ona tekrar tekrar yaşadıklarını hatırlatıyor. Cemal ise askerden döndüğünde boşluğa düşüyor, normal hayatına adapte olmakta zorlanıyor. Karakolun basıldığı, herkesin ölüp bir tek kendisinin kaldığı rüyalar görüyor ve bu rüyalardan korkuyla uyanıyor. Bu nedenle sürekli tetikte uyuyor. İrfan Kurudal da geceleri kan ter içinde uyanarak Meryem ve Cemal ile aynı durumu yaşıyor.
Hipnofobi (Uyku Fobisi)
Bireyler geçmişte yaşadıkları travmatik olayları unutmaya çalışsalar da genellikle yardım almadan bunu başaramazlar. Bu nedenle sık sık travmaya dair rüyalar görürler. Travmatik yaşantı anında ortaya çıkan davranış ve duygular rüyalar aracılığıyla tekrar yaşanmış olur. TSSB gibi durumlar, bu rüyaların sebebi olarak ifade edilebilir. Jerry J. Weygandt’ın görüşüne göre, rüyalar çoğunlukla bizi gündelik yaşamdan uzaklaştırmak yerine bizi tekrar oraya götürür. Rüyaların iyileştirici rolü göz ardı edilemez ancak bazı durumlarda bireyin uykularının kaçmasına sebep olan bir unsurdur. Günlük hayatta kötü deneyimler yaşayan bireylerin bu deneyimleri rüyalar yoluyla sık sık tekrarlanıyorsa birey hipnofobi yani uyku fobisi yaşayabilir. Uyku fobisi en zararlı fobilerden biridir çünkü uyku insanın yaşamı için çok önemlidir. Düzgün dinlenemeyen bireylerin zihinsel ve fiziksel iyilik halleri giderek kötüleşir. Bu da daha farklı psikolojik problemlere yol açabilir. Hipnofobinin belirtileri arasında; Meryem, Cemal ve İrfan Kurudal’ın da yaşadığı nefes darlığı, panik, aritmi, terleme, mide bulantısı gibi durumlar yer alır. Hipnofobi, Meryem ve Cemal’de olduğu gibi travmatik bir yaşam sonrası ya da İrfan Kurudal’da olduğu gibi depresif bir bozukluktan veya anksiyeteden kaynaklı da olabilir.
Mutluluk Romanı Işığında Türkiye
Bu roman Türk toplumunun psikolojik gerçeklerini, toplumsal yapısını, din anlayışını ve daha birçok özelliğini gözler önüne seriyor. Aynı ülkede yaşayan ancak tamamen farklı üç kişinin yaşamını konu alıyor. Dini kullanarak insanların zihinlerini bulandıran sapık bir adam, kocalarından gördükleri şiddeti gülerek anlatan kadınlar, hapishanelerde ölüme terk edilen gençler, Doğu’da yakılan köyler, İstanbul’un gecekondu mahalleleri, Hizbullah’ın mezar evleri, töre adı altında öldürülen kızlar… Keşke diyorsunuz okurken, keşke tüm bunlar kurgu olsa ama maalesef bunlar yaşadığımız ülkenin gerçekleri. Eğer bu romanı hâlâ okumadıysanız şiddetle tavsiye ediyorum.
– Müren Neveser TOPAL
KAYNAKÇA
- Uzm. Psikolog Gizem ÜNVEREN, ‘’Uykudan Korkma Hastalığı (Hipnofobi) Nedir?’’, 2021
- FREUD, S., ‘’Rüyaların Yorumu’’, Erasmus Yayınları, İstanbul 2017
- LİVANELİ, Z., ‘’Mutluluk’’, Doğan Kitap, İstanbul 2002