Maslow’un tanımladığı ihtiyaçlar hiyerarşisinde temel basamak olarak yer alan fizyolojik ihtiyaçlarımızdan biri yeme yani beslenme ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç bu basamakta bulunan diğer ihtiyaçlar gibi bireylerin hayatlarını sürdürebilmeleri adına önemlidir. Fakat toplumdan topluma, bireyden bireye yeme alışkanlıkları değişiklik göstermektedir. Farklılık gösteren bu yeme alışkanlıklarından bazıları ise bazı sağlık problemlerine yol açmaktadır. Beslenme ve yeme bozuklukları DSM-V’te (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) “pika, geri çıkarma (geviş getirme) bozukluğu, kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu, anoreksiya nervoza, bulimia nervoza, tıkınırcasına yeme bozukluğu, tanımlanmış ve tanımlanmamış beslenme ve yeme bozuklukları” olarak alt başlıklara ayrılmıştır. DSM-V’te yer alan tanımları ve tanı kriterlerini göz önünde bulundurarak tüm bu beslenme ve yeme bozukluklarını tanımlamak daha doğru olacaktır. Halk arasında toprak yeme hastalığı olarak da bilinen pika, en az bir ay süreyle ve devamlı olarak herhangi bir besin değeri bulunmayan ve besin olarak da kabul edilmeyen maddeleri yeme durumudur. Ruminasyon ya da geri çıkarma (geviş getirme) bozukluğu ise adından da anlaşılacağı üzere bireyin en az bir ay süreyle yediği yiyecekleri sık sık geri çıkarması, çıkarılan yiyeceklerin tekrar çiğnenebilir, yutulabilir ya da dışarıya tükürülebilir oluşunu ifade eden patolojik bozukluktur. Tanımlanan diğer bir yeme bozukluğu olan kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu belirgin bir kilo kaybı, beslenme eksikliği, tüp yardımıyla ya da ağızdan besin destekçilerine bağlı beslenme, ruhsal-toplumsal işlevselliğin düşmesi gibi belirtilerden bir veya birkaçının eşlik ettiği uygun beslenme ve enerji ihtiyacının sürekli olarak karşılanamaması ile kendini göstermektedir. Bu kişilerde genellikle yiyeceklere veya yeme eylemine ilgi göstermeme, yiyeceklerin duyusal özelliklerinden rahatsız olma, yemek yemenin tiksindirici sonuçlarıyla ilgili sürekli kaygı duyma gözlemlenmektedir. Halk arasında en bilinen ve maalesef sıkça da karşılaşılan yeme bozukluklarından biri olan anoreksiya nervoza bireylerin belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığına sahip olmasına karşın kilo almayı zorlaştıran davranışlar sergilemesi, kilo almaktan veya şişmanlamaktan korkması, çarpıtılmış bir vücut imgesine sahip olmasıdır. Bu bireyler genellikle vücut biçimlerine gereksiz ve aşırı önem vermekte, ideal vücut ağırlığının altıda olmalarına karşın hiçbir zaman yeterince zayıf hissetmemektedirler ve bu sebeplerden ötürü de zorlu diyetler yaparak, hiç yemeyerek ya da aşırı spor yaparak sürekli olarak kilo vermek için çabalamaktadır. En çok bilinen diğer bozukluk olan bulimia nervozada ise bireyler anoreksiyadan farklı olarak ani yeme atakları geçirmekte ve çoğu bireyin yiyebileceğinden daha çok yiyeceği çok kısa sürelerde tıkınma şeklinde tüketme eğilimi sergilemektedir. Kilo almaktan sakınmak için bireyler aynı zamanda kendi kendini kusturma, müshil, lavman gibi ilaçları yanlış yere kullanma, neredeyse hiç yememe veya aşırı spor yapma gibi davranışlar da sergilemektedir. Yeme bozuklukları dizi ve filmlerde sıkça işlenen kavramlar arasında yer almaktadır. Bu yazıda ele alacağım film tamamen yeme ve beslenme bozukluklarını işleyen Kemiklerine Kadar, orijinal adıyla To The Bone. Hem senaryosu hem de yönetmenliği Marti Noxon’a ait olan 2017 yapımlı filmde Lilly Collins ve Keanu Reeves gibi önemli isimler yer almaktadır. Dram türü bu film Ellen isimli anoreksiya nervoza hastası genç bir kızın hikayesi anlatılmaktadır. İlgisiz ve boşanmış bir ailenin çocuğu olan Ellen birden fazla tedavi merkezinden başarısızlıkla ayrılmıştır. Çizime yeteneği olan Ellen’ın paylaştığı çizimlerinin kendisi gibi anoreksiya hastası olan bir genci etkileyerek intihar etmesine sebep olmasıyla birlikte işler daha da kötüye gitmeye başlamıştır. Ailesi Ellen’ın gözlerinin önünde öldüğünü düşünmekte fakat annesi ve babası onunla hiç ilgilenmemektedir. Ellen ise son çare olarak başvurdukları Dr. William Beckham’ın isteğiyle yeme bozukluğu hastalarının tedavisi için düzenmiş yatılı bir terapi merkezinde tedavi görmeyi kabul etmiştir. Film özellikle anoreksiya nervoza hastası olan bireylerin yaşamlarına ışık tutmaktadır. Filmde dikkat çekilmek istenen birçok nokta bulunmaktadır. Bunlardan biri okul, aile, iş ya da sosyal hayatında ciddi sorunlar yaşayan ve duygusal çöküntü içinde olan bireylerin bu türden hastalıklara yakalanma ihtimallerinin daha yüksek olduğudur. Filmde ailesiyle ilgili küçük yaşlardan itibaren büyük sorunlar yaşayan ve kaçıngan bağlanma stili geliştiren Ellen duygusal ilişkilerinde de kaçıngan bir tavır sergilemektedir. Bunun yanı sıra yeme bozukluklarının tedavisinde kullanılan yöntem ve ekollere de yer veren filmde benim dikkatimi çekenler Gestalt terapi ve bilişsel davranışçı terapiye ait kısımlar oldu. Yeme bozukluklarına ilişkin bir farkındalık yaratmak adına önemli olduğunu düşündüğüm filmde bu hastalığın hangi boyutlara ulaşabildiği, bireylerin ne kadar ileri gidebileceği ve arkasında yatabilecek olan psikolojik durumlar başarılı bir şekilde seyirciye aktarılmış. Yatılı tedavi merkezindeki diğer hastaların yaşamlarına da yer veren filmde bireylerin yemeyi reddettikleri bunun sonucunda tüple beslenmek zorunda kaldıkları, kendi kendini kusturma, müshil kullanma, ağır egzersizler yapma ve bunun sonucunda vücutta meydana gelen tahribatlar net bir şekilde anlatılmaktadır. Özellikle ana karakter Ellen’ın serumdaki kalori miktarına kadar bilmesi ve yediği şeylerin kalori miktarlarını hesaplayarak mekik çekerek aldığı kalorileri tolere etmeye çabalaması dikkat çeken bir başka unsur. Filmin en ilginç karakterlerinden biri de yatılı terapi merkezindeki hastalardan biri olan ve sakatlandığı için dans edemeyen Luke. Luke karakteri terapi merkezindeki diğer hastalara göre daha enerjik, hastalığı yenmeye karşı daha istekli ve umutlu bir tablo çizmekte ve bu da tüm bunların hastalığın tedavisinde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Genel olarak Luke özelinde filmde dansçı, manken vb. meslek alanlarındaki insanların da kendilerinden beklenen standartlara uyabilmek adına bu tür yeme bozukluklarına yakalanma ihtimallerine dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Toplumun standardize edilmiş güzellik algıları sebebiyle giderek yaygınlaşan yeme ve beslenme bozukluğu bireylerin hayatını önemli düzeyde etkilemekte hatta ölüme varan sonuçlar doğurabilmektedir. Yapılan araştırmalarda özellikle ergenlik döneminde kızlarda yaygınlaşan beslenme bozuklukları dikkat edilmesi ve önlem alınması gereken konular arasında yer almakta.
KEMİKLERİMİZE KADAR
