Kayıp tıpkı ölüm gibi yaşamın doğal ve evrensel olan bir parçasıdır. Her canlı doğar, yaşar ve ölür. Lakin biz insanoğlu sevdiğimiz birini kaybetmeyi, ölümü anlamlandırmaya çalışırız. Anlamlandırma çabalarımız, baş etme becerilerimiz farklılık gösterir. Kaybımızın ardından yas süreci bekler bizi. Yas tutmak ise kayba verilen çok yönlü bir cevaptır. Zamanı bilinmez olan bu kayıplara çocuklar ve ergenler nasıl tepkiler verir peki? Onlara kaybı nasıl anlatmak gerekir? Ölümü nasıl anlamlandırırlar? Biraz daha kuramsal çerçeveden; yas türleri nelerdir ve çocuklarda yas hangi modellerle açıklanmıştır?
Evet, ölüm yaşamın bir parçasıdır. Kayıp öncesi ve kayıp sonrası geçiş dönemi olan yas sürecinin doğru yönetilmesi çocuk ve ergen ruh sağlığı açısından önem arz etmektedir. Çocuk ve ergenlerde bu süreç doğru bilgi verildiğinde daha sağlıklı atlatılır. Yaşanması olası olan herhangi bir krize hazırlanabilir ve bununla ilgili sağlıklı başa çıkma yolları geliştirebilirler.
ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE KAYIP ve YAS
0-2 Yaş:
Bu dönemde iki yaşından küçük çocuklar ölüm kavramını anlayacak bilişsel düzeyde değildir. Kayıp bakım veren kişi ise bu kişinin yokluğuna tepki verilir. Piaget bu durumu duyusal-motor evresinde nesne devamlılığı ile açıklamıştır. Bakım veren kişinin kaybının ardından yerini yeni birisi almadığı takdirde bebek sağlıklı bağlanma ilişkileri kuramayabilir. Ayrılık kaygısı yaşanabilir.
2-6 Yaş:
Bu yaş grubundaki çocuklar genellikle ölümü dönüşü olmayan bir yolculuk veya uzun bir ayrılık olarak düşünürler. Kayıp karşısında nadiren üzülürler.Ölümü farklı bir yaşam şekli olarak algılayabilirler, nihai bir son olduğunu kavrayamazlar. Kaybedilen kişinin ne zaman geri döneceğini sorabilirler, fiziksel ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını merak edebilirler. Ölümle ilgili soyut kavramları anlamlandıramazlar, bu sebeple ölüm somut kavramlarla açıklanmalıdır. Ancak ölümü somutlaştırırken “yolculuğa çıktı” veya “uyuyor” gibi kalıplardan kaçınılmalıdır. Bu tür ifadeler çocuğun kafasını karıştırmakta, ölümün geri dönülemezliğini anlamalarını zorlaştırmakta, ayrıca uyuma ve seyahat etmeye yönelik korkular oluşturabilmektedir (Baker & Efe, 2017). Kısaca kaybedilen kişiye yönelik canlılık özellikleri atfedilebilecek söylemlerden kaçınılmalıdır.
Bu dönem Piaget’in işlem öncesi dönemine denk düşmektedir. Çocukta benmerkezci düşünme ve tipik hayalci düşünme yapısı görülmektedir. Yaşanılan dönem sebebiyle çocuk ölümün kendinden kaynaklı olduğunu düşünebilir ve kendini suçlamaya yönelebilir. Suç unsuru teşkil eden bir durum olmadığı takdirde ölümden kimsenin sorumlu olmadığı bahsedilmelidir.
2-6 yaş arasındaki çocuklar günlük rutinlerine olan etkilerle kaybın farkına varmaktadırlar. Bu sebeple kaybın ardından çocuğun ihtiyaçları aksatılmamalı, günlük rutinleri çok fazla değişikliğe uğramadan sürdürülmelidir.
6-9 Yaş:
Bu dönemdeki çocuklar bilişsel gelişimleriyle birlikte ölümün kaçınılmaz, evrensel ve geri dönülemez olduğunu kavrayabilirler. Buna karşın ölümü kendilerinden uzaklaştırırlar. Ölüm, hastalık ve yaşlılık arasında bağlantı kurulabileceğinden ölümü hasta veya yaşlıların yaşadığını düşünmektedirler. Ölüm ve ölüm sonrasını merak edebilir, ilgilerini çekebilir veya tam tersi şekilde korku duyabilirler (Baker & Efe, 2017).
Beş yaşından büyük çocuklara kayıp haberi verilirken; çocuğun güvendiği ve soğukkanlı bir yetişkinin yardımı önem taşımaktadır. Yetişkin birey, çocuğun tepkilerini anlayışla karşılamalıdır ve söylemlerinde ölüm vurgusuna dikkat çekmelidir. Kayıp haberi kargaşada veya gürültülü bir ortamdan ziyade yetişkin ve çocuğun sakince konuşabileceği bir ortamda verilmelidir.
ERGENLİK DÖNEMİNDE KAYIP ve YAS
Erinlik:
Erinlik döneminde soyut düşünme başlamış olup ölüm kavramı tam anlamıyla algılanabilir. Kaybın acısını hissetmekten ziyade kaybın ve ölümün onlar için ne anlama geldiği de anlamaktadırlar. Ölümün yaşam döngüsünün bir parçası olduğunu, kalıcı olduğunu ve canlılık özelliklerinin yitirilerek vücudun işlevsiz kaldığı bilirler. Bu dönemde çocukluktan ergenliğe geçişin sebep olduğu biyolojik, psikolojik ve sosyal değişmelerin yaşanmasıyla birlikte daha şiddetli yas tepkilerine yol açabilmektedir. Ölüme karşı kaygı geliştirilebilir. Farklı olduğu düşüncesiyle birey sosyal geri çekilme yaşayabilir. Bu dönemde kaybın ardından sosyal ilişkilerle desteklenen yardıma ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de ihtiyaçların karşılanması, günlük rutinin en az değişimle sürdürülmesi önemlidir.
Ergenlik:
Ölüm ve kayıp kavramları ergenlik döneminde soyut ve hipotetik düşünme yapısıyla birlikte yetişkinler gibi algılanmaktadır. Ancak yetişkinlere oranla kayıpla yüzleşme ergenlerde daha sarsıcı ve şiddetli olabilmektedir. Planlanan gelecek sekteye uğrayabileceği ve varsayımlar değişebileceği için kendine güvenleri, aidiyet duyguları, kontrol hisleri zedelenebilir. Kaybın yaşamlarına etkileriyle ilgilenirler. Gelecek yaşamlarında kaybedilen kişiliğin yokluğunu düşünüp acı duyarlar. Yaşadıkları karmaşık duygular sebebiyle anlaşılmak isterler (Baker & Efe, 2017).
Erinlik ve ergenlik dönemlerindeki bireye ölüm ve kayıp dürüstçe açıklanmalıdır. Yas süreci kesinlikle engellenmemelidir. Bu dönemdeki bireylerle sağlıklı savunma mekanizmalarının geliştirilmesi için ilgilenilmelidir. Saldırgan tepkiler ve içe kapanma görülebilir. Madde bağımlılığı, intihar, suça sürüklenme, erken cinsel deneyimler gibi riskli davranışlarla karşılaşılabilir. Bu tür davranışlarda erin veya ergen bireyin profesyonel destek alması önem taşımaktadır. Normalden daha fazla destek ve ilgi gerekebilen bir dönemdir.
YAS SÜRECİNDE ÇOCUKLARDA GÖZLENEN YAS TEPKİLERİ
Çocuklar yas sürecinde duygusal, bilişsel, fiziksel ve sosyal olmak üzere farklı tepkiler ortaya koymaktadır. Yetişkinler gibi tek tip tepki göstermezler. Bireysel farklılıklar etkili olmaktadır.
Üzüntü ve özlem, öfke, suçluluk, rahatlama, umutsuzluk ve çaresizlik, depresyon, kaygı ve korku gibi bireysel farklılıklara dayanan duygusal tepkilerdir. Bilişsel tepkiler; kafa karışıklığı, inkar, dikkat ve odaklanmada güçlük, zihnin ölümle ilgili kavramlarla sürekli meşgul olması şeklinde sıralanabilir. Sergilenen davranışsal tepkiler; uyku ve yeme problemleri, fiziksel şikayetler, regresyon, aşırı hareketlilik, öfke krizi, okulla ilgili sorunlar, madde kullanımı, kendine zarar verme olarak kendini göstermektedir. Sosyal tepkiler içerisinde ise sosyal geri çekilme ve yalıtılmışlık, riskli davranışlar ve aşırı sorumluluk üstlenme değerlendirilir. (Baker & Efe, 2017)
Çocuk haberi aldığı ilk anda, uzun vadede olan bu tepkileri göstermekten ziyade şok ve inanmama, korku ve itiraz, hissizlik ve donup kalma veya her zamanki etkinliklere devam etme gibi tepkiler sık gözlemlenmektedir. Yetişkinler farklı tepkiler beklese de özellikle rutin etkinlikleri sürdürmek, çocuk alıştığı ve daha iyi bildiği için güven vericidir. (Çakar, 2018)
ÇOCUKLARDA YAS SÜRECİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Çocukların yas süreci içerisindeki yaşantıları koruyucu veya risk faktörü olabilecek etmenler tarafından etkilenmektedir. Hiç şüphesiz çocuğun fiziksel gelişimi, sosyal yaşantıları, psikolojik durumu ve bilişsel düzeyi yani bilişsel faktörler, kayıp karşısında verilen tepkilerin başlıca nedenidir. Bireysel faktörler bir önceki cümleden hareketle; cinsiyet, yaş ve gelişim dönemi, sosyal çevre ( akran grubu, sosyal destek ve okul), geçmiş kayıp tecrübeleri, baş etme ve savunma mekanizmaları olarak sıralanabilir. Kaybedilen kişinin ölüm şekli, ölüm zamanı, ölüme şahit olma ve bütün bunları çocuğun nasıl anlamlandırdığı kayba ilişkin faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ailenin süreç içerisindeki işlevselliği, ölüm sonrası ritüeller (cenazeye katılma ve veda etme şekli), diğer aile bireylerinin kayba verdiği tepkiler, tutum ve davranışları da yas sürecini etkileyen diğer faktörlerdendir.
YAS SÜRECİ ve YAS TÜRLERİ
Yas süreci sevilen kişinin kaybının ardından yaşanan psikolojik bir süreç olarak kabul görmektedir. Kayıptan önce ve kayıptan sonra, bireyin kendi normal yaşam rutinine dönme ve yaşam ilgisini kazanma sürecini kapsamaktadır. Nitekim yaşam ilgisi kazanıldığında yas süreci sona erer. Bu süreç uzun sürebilir ancak kaybın öncesine dönmek mümkün değildir.
Her birey yas sürecini kendi kişisel özellikleri, inançları ve duygularıyla birlikte bireysel farklılıklar göstererek yaşamaktadır. Bazı bireyler normal yaşamlarına daha hızlı uyum sağlarken bazı bireyler ise süreci çok daha uzun, yoğun depresyonla birlikte yaşayabilmektedir. Ancak yas sürecinin uzunluğu, tepkilerin şiddeti, toplum normlarına uygunluğu, risk davranışları sebebiyle normal yas süreci dışında karmaşık veya travmatik yas süreçlerine işaret edebilmektedir.
Normal Yas:
Kaybın ardından geniş yelpazede yaşanan duygu, düşünce ve davranışları içerir. Verilerin tepkilerin yoğunluğunun ve şiddetinin zamanla azalması, kişinin günlük yaşamına ve işlevselliğine dönmesi beklenmektedir. (Baker&Efe,2017)
Normal yas tepkileri dört aşamada gerçekleşir:
- Yoğun ıstırap, panik ya da öfke patlamalarıyla bölünebilen, birkaç saat ile bir haftaya dek sürebilen hissizleşme ve inanmama durumu.
- Haftalar ya da aylar sürebilen, ölen kişiye hasret duyma ve arama durumu. Huzursuzluk, insomnia ve düşüncelerin ölen kişiyle meşgul olması tipik belirtiler arasındadır.
- Özlem ve aramanın sona ermesinden sonra düzensizlik ve ümitsizlik. Kaybın sürekli olduğu en sonunda kabul edilir ve yeni bir kimlik oluşturulmaya çalışılır.
- Yaşamın zamanla yeniden kurulmaya, üzüntünün çekilmeye ve yaşam arzusunun geri dönmeye başlamasıyla belirli bir düzeyde yeniden düzen kurma. (Çakar, 2018)
Karmaşık (Patolojik) Yas:
Karmaşık yas tepkilerinin; hem normal yas tepkileri hem de depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu ile benzerlik göstermesi ayırt edilmesini güçleştirmektedir. DSM-5’te “İnatçı Karmaşık Yas Bozukluğu” kategorisi önerilmiştir ancak ayırıcı tanılar belirtilmemiştir.
Horowitz ve diğerlerine (2003) göre, kaybın üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen; bireyin acı, özlem, yalnızlık ve boşluk duyguları yoğun bir şekilde devam ediyorsa; birey kaybı hatırlatan durum, yer ve nesnelerden kaçınıyorsa; uyku problemleri yaşıyorsa ve kişisel aktivitelere ilgisinde belirgin bir azalma varsa karmaşık yas akla gelebilir. (Baker&Efe,2017)
Travmatik Yas:
Kaybın travmatik bir olay sonucu gerçekleşmesi, aniden yaşanması ve şiddet içermesi bireylerde travmatik yas tepkilerinin oluşmasına neden olmaktadır. Travmatik yası oluşturan faktörler; durumsal faktörler, hayatta kalana özgü kişisel faktörler ve sosyo-kültürel faktörlerdir. Alan yazına bakıldığında travmatik yası normal ve karmaşık yastan ayıran en önemli özelliğin ölüm sebebi olduğu görülmektedir. Belirli olaylara ilişkin ortaya çıkmaktadır ve evrensel değildir. Travmatik yas belirtileri, travma sonrası stres bozukluğu içerisinde değerlendirilmektedir.
ÇOCUKLARDA YASI AÇIKLAYAN MODELLER:
Girdap Modeli:
Richard Wilson yas sürecini; sakince akan bir nehrin uçurum kenarına gelmesi, bir şelale ve girdap oluşmasıyla açıklamıştır. Suların aşağıya dökülürken çevreye saçılması kaybın ardından şok, inkar ve hissizliği belirtir. Girdap ise dikkatin dağılması, duygularda yaşanan karmaşık ve zihinsel karışıklığa işaret etmektedir. Kayaya çarpan sular acıya ve fiziksel kayba benzetilmiştir. Nehrin tekrar sakinleşmesi ve akmaya devam etmesi ise kaybı kabullenme ve hayata devam edebilme şeklinde sembolize edilmiştir.
Worden Görevler Modeli:
Worden’a göre yas , aşamaları olduğu ve her aşamada gerçekleştirilmesi gereken bir görevin olduğu aktif bir süreçtir. Dört temel görevi içermektedir:
- Kaybı kabullenmek,
- Kaybın getirdiği acıyı ve diğer duyguları deneyimlemek,
- Kaybedilen kişinin var olmadığı yeni bir çevreye uyum sağlamak,
- Kaybedilen kişiyi yaşam öyküsünde ve anılarında yeniden konumlandırmak, kaybedilenle bağlarını sürdürmek.
KAYNAKÇA
Baker, Ö. E., & Efe, İ. A. (2017). Yas Danışmanlığı. Ankara: Anı Yayıncılık.
Bildik, T. (2013). Ölüm, Kayıp, Yas ve Patolojik Yas. Ege Tıp Dergisi, 223-229.
Cesur, G. (2017). Kayıp Yaşantılarının Sonrası: Tartışmalı Bir Kavram “Karmaşık Yas”. Nesne Psikoloji Dergisi, 289-310.
Çakar, F. S. (2018). Önleyici Psikolojik Danışma Kuram ve Uygulamaları . Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Çolak, G. V., & Hocaoğlu, Ç. (2021). Kayıp ve Yas: Bir Gözden Geçirme. Cyprus Turkish Journal of Psychiatry & Psychology, 56-62.
Katyez, N. (2020). Ölüm ve Çocuk Üzerindeki Etkileri. Eurasian Journal of Healt Sciences, 171-176.
Özdemir, M. (2021). Kayıp ve Yas. Mozaik Dergi Nizip Abdulkadir Sayın Rehberlik ve Araştırma Merkezi, 41-44.