Yalnızlık, yalnız kalma hali… Bireyin bir anda toplumdan uzaklaşması, sosyal çevresinden kendini soyutlaması… Günümüzde yalnızlık konusu, farklı alanlarda ele alınmıştır. Edebiyattan örnek verecek olursak Peyami Safa “Yalnızız” romanında insanların yalnızlık hallerinin acılı dışavurumlarını ele alırken, Orhan Veli “Bilmezler yalnız yaşamayanlar, nasıl korku verir sessizlik insana…” dizeleriyle değinir yalnızlığa.
Peki, yalnızlık nasıl ortaya çıkar? Araştırmalar, bazı bireylerin yalnızlaşmaya eğilimli olduklarını göstermektedir. Bireylerin hayattaki olayları algılayış şekillerinde farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Farklılıkların alt boyutunda ise algılama şekillerinin topluma yansımaları yatmaktadır. Bireyler farkında olmayarak yakın çevrelerinden uzaklaşmakta ve yalnızlıklarını kendi çabalarıyla yaratarak arttırmaktadırlar.
Bahsettiğim araştırma sonuçları haricinde farklı psikolojik danışma kuramlarının yalnızlık konusuna olan yaklaşımlarına bakacak olursak:
- Bireysel Terapi Yaklaşımı (Alfred Adler): Bireylerin yaşam tarzlarının olayları yorumlama biçimiyle ilişkili olduğu vurgulanır. Sosyal ilgi kavramı ise bireylerin ait oldukları toplumların parçası olduklarının farkına varmalarını ifade eder. İfade edilen sosyal ilgi kavramının üç evrensel yaşam görevi vardır ve bunlar: Arkadaşlık kurma(sosyal görev), yakın ilişki oluşturma(aşk-evlilik görevleri) ve topluma katkıda bulunma(mesleki görev) şeklindedir. Kısacası sağlıklı kişilik kazanımı, yalnızlıktan uzak toplumsal ilgiyle oluşmaktadır.
- Birey Merkezli Yaklaşım (Carl Ransom Rogers): Kişilerin benlik bütünlüklerini sağlamak için bazı ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Bu ihtiyaçlar: Olumlu saygı, kabul ve sıcak ilişki kurma biçimindedir. Yaşam boyu devam eden ihtiyaçların, özellikle kişi tarafından önem atfedilen çevrelerden görülmesi istenir. Özetle yalnızlığa aksi yönde üç ihtiyacın karşılanmasıyla benlik bütünlüğüne odaklanılmaktadır.
- Gerçeklik Terapisi Yaklaşımı (William Glasser): İnsanlar beş temel ihtiyaçla dünyaya gelirler. Bunlar: Hayatta kalma, sevgi-ait olma, güçlü olma, özgürlük ve eğlence şeklinde sıralanır. Hayatta kalma ihtiyacından sonra en önemli temel ihtiyacın sevgi ve ait olma ihtiyacı olduğu belirtilir. Tüm davranışlarını seçimleriyle yönlendiren insan, doyurucu ilişkiler kurmaya eğilimlidir. Sağlıklı kişilik kazanımı yalnızlıktan uzak, başarılı ilişkiler yoluyla kazanılmaktadır.
- Varoluşçu Terapi Yaklaşımı (Viktor Frankl, Rollo May, Irvin Yalom): Hayat koşulu olarak kaygının her birey için geçerli olduğu belirtilir. Yaşam içindeki anlam arayışı kaygı sonucunda ölüm, özgürlük, varoluşsal yalıtım ve anlamsızlık olgularıyla karşılaşılır. Anlam arayışında olan birey, her şekilde varoluşsal yalıtımla yani yalnızlıkla yüzleşecektir. Yalnızlık, bireyin kaçınılmaz sonuçlarından biri olarak değerlendirilir.
Edebi ve psikolojik çerçevelerde örnek vermiş olduğum yalnızlık kavramının hayatımızdaki yeri günden güne değişiklik göstermektedir. Bu değişimlerde önemli olan varoluşçuların kaçınılmaz sonuç olarak değerlendirdiği yalnızlığa bizlerin nasıl bir uyum şekli gösterdiğimizdir.
“…
Siz ona yalnız dersiniz,
Oysa içinde size anlatmak istemediği kalabalıkları,
Anlayamayacağınız serzenişleri vardır.
Pencerenin dışından iç yüzü okunamaz insanın,
…”
Bir Sırdır Yalnızlık – Peyami Beyoğlu
KAYNAKÇA
MURDOCK, N. L. (2014). Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuramları. (F. Akkoyun, Çev. Ed.). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
MURTHY, V. H. (2021). Birlikte. (B. S. Haktanır, Çev.). İstanbul: Kronik Kitap