FREUD VE PSİKALANALİZ ADINA SÖYLEŞİLER

Sigismund Scholomo Freud kısaca Freud nam-ı diğer Psikolojinin babası. Biz ruh sağlığı öğrencileri ve çalışanlarının ilk göz ağrısı. Fakülteye başladığımızda ilk öğrendiğimiz isimdir Freud bizim. Ah mazi kalbimde yaradır, zamanında adını zor telaffuz ederken şimdilerde onunla ilgili yazı yazıyorum.

Öncelikle çok sevgili Freudcuğumuzu tanıyalım. Freud, 6 Mayıs 1856’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğunda doğdu. 10 kardeşin 3.süydü. Kendinden yaklaşık yirmi yaş büyük iki üvey ağabeyi vardı. Babası bir yün tüccarıydı, yoksul bir çocukluk geçiren Freud, yine aynı ekonomik sebeplerden dolayı ailesi ile birlikte 4 yaşındayken Viyana’ya taşındı. Freud’un kuramlarındaki sert çizgilerin bu çocukluk yaşamından geldiğini düşünmekteyim, yoksul bir çocukluk sert sınırlar demek çünkü sert sınırların da oluşturabileceği bir durumlardan biri de sert bir karakter demek. Ne demek sert karakter? Dediğinizi duyar gibiyim, gelin devam edelim ve ne demek istediğimi anlatayım.

Freud Yahudi kökenliydi, bazı kaynaklarda da babasının sert bir mizaca sahip olduğu ve inancına sıkı sıkıya bağlı olduğu geçmekte. O dönemde Viyana’da sert bir Yahudi düşmanlığı rüzgârı esmekteydi. Freud sosyal çevresi tarafından sert bir dışlama duvarına çarptı. İşte bahsettiğim bu, bu kadar sertlik sert sınırlar demek sert bir karaktere sahip olmak demek. Ben ekranımın başından bakınca pek bir hak verdim Freud’a sanki pek şansı kalmamış gibi. Tabii ki sert karakter tanımı sadece benim yorumum, tartışmaya açılır. Tartışmaya açıldığında ise sert olduğunu ispata yönelik psikanalize karşı çıkan hatta zamanında kankası olan meslektaşlarından buz gibi soğumasını, onları hayatından çıkarıp üstüne bir de ağızlarının paylarını vermesi gibi olayları da sunarım sizlere. ‘’Kimdir o meslektaşlar ya hu?’’ dediyseniz eğer hemen paylaşayım. Örnek Şekil A: Adler. Biliyorsunuz Adler bireysel psikolojinin kurucusu fakat geçmişinde psikanalizin yolcusu idi. Daha sonraları Freud ve Psikanaliz ’in bazı noktalarında hem fikir olmadığını düşünüp kendi yolunu çizdiğinde ise arkasında bir düşman bıraktı: Büyükbaba Freud…

Freud Adler kendi yolunu çizdikten sonra psikanalize yönelttiği eleştirilere hiddetle karşı çıktı, bu hiddet zamanla kişisel bir nefrete de dönüştü. Hatta Adler’in ölümünden sonra Freud’un söylediği iddia edilen bir cümle vardır, sözde övgü gibi gelen özü sövgü niteliğindedir. Merak edenler, Banu Yazgan İnanç’ın Kişilik Kuramları kitabının Freud bölümünü inceleyebilirler.

Örnek Şekil B ise tam tamına 6 koca sene güzide öğrencisi ve adeta baba oğul ilişkisine girdikleri Jung’a daha sonraları ayrıldıktan sonra dediği iddia edilen ‘’Sonradan Peygamberliğe Soyundu.’’ Cümlesidir.

Ezcümle, kanımca sertti.

Eeee o kadar sertti madem, sevdiceğine yazdığı onca aşk dolu mektup ne olacak? Diyorsunuz, biliyorum fakat bu da erkeklerin en sevilesi huyları sanırım. ‘’Başkalarına çok sertken sana pamuk gibiyim Martha… ‘’

Fakat bu sertliğin altında, savunduğu fikrin, uçup gitmemesini, ezilmemesini sağlamak da olabilir. Bir Psikolojik Danışman olarak yuttum empatiyi hemen, bu hissi de anladım. Çünkü daha psikoloji yeni yeni gelişmeye başlıyordu, ortaya atılan ve atılacak birçok teori olacaktı başlı başına devrim olan bu kuramı tarihin acımasız kasırgası savursaydı? Düşüncesi bile kötü.

Hoş, az önce dediğim gibi. Başlı başına bir devrimdi. Devrimler zor silinir hafızalardan. Şuan bazı fikirleri bazı psikiyatristler tarafından şiddetle reddedilse de herkesin diline pelesenk olmuş birçok kavram bıraktı bizlere.

Bilinçaltı gibi Ego gibi Süper ego, Mental aysberg gibi…

Psikanalizden sonra birçok kuram ve kuramcı gelişti. Freud’un bazı fikirleri reddedildi. Şuanda da teknikleri rehberlik penceresinden bakılınca pek kullanılmamakta. Fakat Freud’u anlamadan ruh sağlığını anlamak, psikolojik danışmayı anlamak, psikoloji dünyasını anlamak imkânsızdır. Baştan beri baba benzetmesiyle anlatmaya çalıştığım da buydu esasen.

Freud’u anlamak başlayan bir kuram serüvenini anlamak demektir.(Bruner gibi psikiyatristlerin hakkını yedim sanmayın, sadece o baba, onlar da babanın rehberleri. )  Psikanalizi anlamak psikoloji ruhunu anlamak demektir.

Uzun lafın bal yesin kısası.

Teşekkür ederiz Freud.Bize çok güzel bir alan hediye ettin…

Beyza KOCAASLAN
Beyza KOCAASLAN

Yazı yazmak benim için farklı bir dünyaya adım atmak demek, okumak da bu dünyaya bir ayak bizi bırakmak demek. Her ayak izi bu dünyayı güzelleştirecek Dünyamıza hoş geldiniz!