DEPREMDE PSİKOSOSYAL DESTEĞİN YERİ VE ÖNEMİ

Son gündemimizin sarsıcı, buruk hüzünleri delen dehşetlerinden biri olan depremin geride bıraktığı travmayı, hasarı dile getirmek hiç bu denli kalemin kağıtla buluşmasını zorlaştırmamıştı.

Peki, acı ikiye katlanır mı?

Belki de hayatımın belli evrelerinde kendimi bu soruyla baş başa buldum. İnsan mutluluktan ağlar tabiri çok doğru bir kullanım olabilir. Nasıl ki sevinç gözyaşlarımız o elde edilen anın kıymetindense, ikiye katlanan acının da  buruk bir tebessümü vardır. Ve artık, acı kalıcı bir misafir olacak nefes alıp hissettiği her anında, deprem ise kiminin can telaşı, kiminin korkusu, kiminin de kaybı.

Psikososyal destek hizmetinin boyutarını kimlere ve ne tür elzem şartlarda verildiği konusundan biraz uzağız. Üzülerek şunu söylemeliyim, bilinç ve duyardan biraz uzağız daha doğrusu felaket bekleyicisi olmaya zorlayan yapının mağdurlarıyız. Psikososyal destek tanım olarak adından da anlaşılacağı üzere sosyal ve psikolojik etkileri iç içe bünyesinde barındıran sağlam bir yapı, afet sonrasında travmaları, uyumsuzlukları aile ve toplum düzeninde ilişkileri düzene sokma rolündedir.  Oluşan krizlere müdahale konusunda etkin bir yapıya sahiptir. Bu destek aslında afet öncelikli olsa da herkese uygulanılabilir düzeye sahiptir. Çok akademik bilgi gerektirmez, burada ilk amaç, depremzedelerin o anda vereceği her türlü tepkiye hazırlıklı olup tepkilerini anormal karşılamamaktır. Psikososyal destek hizmeti; yetişkin, yaşlı, engelli, çalışan meslek guruplarına, ihtiyacı olan mağdur durumda insanlara uygulanılabilir. Afet sonrasında verilen birçok tepki ne kadar anormal düzeyde karşılansa da aslında anormal olan duruma normal denilecek düzeyde tepkilerdir. Bu durumlar afetin sarsıcı etkisinin sonuçlarındandır. Psikososyal destek hizmeti veren bireyler bunun farkında olarak bu bilinçle  bu desteği sırtlanmalıdırlar. Burada temel amaçlardan biri destek bekleyen insanlara rahatsızlık yaratmaya bir ilişki kurup fiziksel, ruhsal yönden rahatlamalarını sağlamaktır. Bireyler afet sonrasında; şok uyuşma, hezeyan, kriz geçirme gibi durumlar yaşarlar ve bu esnada doğru yönlendirme, gereksinimlerini öğrenip gerekli desteği sağlama burada çok önemli bir durumdur. Mağdur kişiyle güven ilişkisi de önemli bir yer kapsar o anda mağdurlar her türlü olumsuz tepki ve davranışları sergilemeye müsait yapıdadırlar. Destek hizmetindeki kişilerin de soğukkanlılık ve tüm içtenliği ile iyi bir tutum sergileyip mağdura iyi gelecek onu rahatlatacak, sakinleştirecek şekilde iletişim kurması da önemli bir yere sahiptir. O an herkes aynı kederin ortak misafiri farklı hikayelerin başrolü. O anda yapabileceğimiz bir konuşmanın onlarda bir etki bırakıp çözümcü olmaması esnasında pratik çözümler üretip rahatlamalarını sağlamalıyız misal tanıdıkları insanlarla bir araya getirmek onlara iyi gelebilir. Bizler onların o esnadaki destekçileriyiz fakat enkâzda göçük altında sevdiklerinin acı haberini her an alma korkusu o an bir nebze de olsa akrabalarının varlığı bizlerden bir adım önde olabilir. Hem birçok vakanın ortak noktası, yaralayıcı yönü de ayrı düşüşler değil midir ?

Bireylere başa çıkma yöntemleri anlatılır, kırık çıkık travma durumlarında somatik ağrılar sıklaşmaya başlar bizler çözüm üretebilmeliyiz, bu durumu geçirecek rahatlatıcı nefes egzersizleri, rahatlama teknikleri uygulatmaya çalışırız. Onların göstereceği her türlü olumsuz durum karşısında nezaket içinde olmalıyız ve onlara da soğukkanlı yaklaşım sergilemeleri konusunda yardımcı olmalıyız. Genellikle bizler en içten tavırlarımızla onları açmaya o anki şoklarını geçirmede etkin rol alırız bizimle başta detayları, ruh hallerini paylaşmak istemeyebilirler. Burada bize yine büyük bir iş düşmekte, şunu belirtmek isterim asıl değineceğim konuda; insanın dini, dili, ırkı, cinsiyeti, şehri, ülkesi, kültürü ve daha birçok sayamadığım özellikleri farklılık göstertebilir ama acı ortaktır, hissedebilmektir. Tolstoy’un da dediği gibi: “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkasının acısını duyabiliyorsan insansın.” Bir başkasının acısını hissedebildiğin kadar insansındır. Bizler burada bulunacağımız konum itibari ile oradaki insanların kültürlerini olası bir yanlışa mahal vermemek için iyi bilmeliyiz. Aynı zamanda da iletişim halinde olacağımız yaş gurubuyla da etkin bir iletişim sağlayabilmek adına bilinçli olup teselli barındıran her konuşmamızın onları ayakta tutabilecek bir güç mahiyetinde olmasına önem vermeliyiz. Gelişimlerine uygun yanıtlar vermeliyiz.  Şunu da kabul etmeliyiz, çok korkunç bir facia ile karşılaşıp travma göstermeyenler de var. O an mağdurun ihtiyacına yönelik yetkili kişiyle onu bir araya getirmeliyiz. İhtiyacını karşılamalıyız. Sakin görünmeye çalışacağız. Çözüm odaklı yaklaşmaya çalışacağız.  Yakınlarını kaybedenler burada riskli gurup çünkü burada ölüm söz konusu.  Ardından problemle başa çıkma yöntemlerini anlatmalıyız ağlama reaksiyonlarına hazırlıklı olmalıyız çocuk ve ergenleri tespite götürmemek lazım bu onlar için psikolojik bir hasara yol açabilir. Sonuç olarak değineceğimiz birçok etken var bu noktada her bireye büyük bir sorumluluk bilinci düşmektedir. Deprem ve olası etkileri hakkında bilgilenmeye gidilmelidir. Deprem beklenmedik anların en davetsiz misafiridir. Burada insanlar isyan ve öfke ile karşı karşıya kalırlar bu da çaresiz oluşun en büyük sonucudur. Birebir yaşayanlar için bu durum çok farklı ama bizim kalbimiz de orada atıyor bir yanımız Elif bir yanımız Ayda bir yanımız da giden canlar…

Ayşe DEMİR
Ayşe DEMİR

Bir arayışta olup her düşmelerimin soluğunda kendimi yazının eşiğinde bulan bir PDR’ci, bazen sanatçı, bazen komedyen, her zaman şefkati ,doğruyu, iyiliği dileyen bir insan.