BİR KAHVE MOLASINDA SANAT – 2

ŞİİR YORUMU

Merhabalar ! Yazı İşleri ve Bilimsel Araştırmalar Birimi olarak yine siz sevgili UPÖY’lülerle enfes bir şiirde buluşuyoruz. Aynı esere bakacak ancak farklı tatlar alacağız, belki ikinci kez baktığımızda bile farklı yorum getireceğiz ve her seferinde bol bol “bence” cümleleri kuracağız. Bu sebepten ötürü yazacağımız yorumları akademik bir yazı olarak değil de günümüze kazandırılımış güzel bir şiir üzerine edilen ufak çaplı bir sohbet olarak görmenizi istiyoruz. Keyifli okumalar dileriz. 🙂

Nolur, haber verin
Tan yeri ışırken tarlaya düş eken çocuktan
Kim ölü, kim sağ  
Söyleyin.
Sakalsız gençler gider mi bir cep aynası ve tarağıyla gurbete
Haber var mı kayıp çocuklardan; kızlardan, yağız oğlanlardan
Söyleyin, yeni doğan bebeler nasıl?
Anne sırtında pêşmala sarılı mı hala
Ya çocuklar, karaşın ve salça yanaklı çocuklar nasıl?
Saçları toz, toprak kokuyor mu hala
Hala pijamaları yamalı, pabuçları yırtık mı?

Söyleyin! Hayatta mı gözleri âmâ benekli buzağım?
Ya tenekelerde ekilen güller nasıl?
Avludaki akşamsefası kokuyor mu hala gün batımında  
Ektiğim erik ağacı çiçek açar mı bu bahar?
Kurnası paslı çeşmenin suyu eksilir mi bu yaz?
Söyleyin, duldasına sığındığım çınar ağacı nasıl, serin mi hala?
Söyleyin…

Bu dağların ardında ne var diye soran çocuklara masallar anlatılır mı hala?
Ve uzakların merakı karınlarında büyüyor mu?
Babaların yaz gurbeti çocukların ayaklarına vuruyor mu?
Söyleyin… Söyleyin, gurbetin garba düşmek değil
Büyümek olduğunu.
– Mehmet EREN / Mem

Şiirde yurdundan ziyade geçmişe bir özlem görüyorum. Sanki bahsedilen gurbet ardında bıraktığı çocukluk sevinçleri. Gurbetin büyümek olduğunu söylerken de kendini böylesinin doğru olduğuna inandırmaya çalışır gibi ama bu bana sadece kendisiyle yaşadığı savaşın bir bölümünü düşündürdü. Bir yanda yaşanılan sıkıntılar var bir yanda çocukluğu, hayatı. O zamanlardan aklında kalan sevinçlerden çok üzüntüler var gibi, sevinçleri ondan önce terk etmiş gibi evini. Güzellikleri nesnelerde hatırlıyor çoğunlukla insanlarıysa hep kırılgan,bitkin. Yine de bilmek istiyor belki de insanların değiştiğine dair bir umudu var. Bir cevap almak için değil de geçmişinden ufak bir ses dahi olsa duyabilmek için soruyor sanki, büyüdüm dese de unutmak istemiyor gibi çocuk hâlini.

– Cemre Tuana EMRE ( UPÖY Yazı İşleri Birim Üyesi )

Sanki hayattan kopmak üzere olan bir ruh… Önce gencligi gitmiş elden sonra da umutları gitmiş. Ve hayata tutunabilmek için özüne dönmeye çalışıyor. Çocukluğuna en saf olduğu zamanlara. Söyleyin demesi bir yardım çığlığı. Küçükkenki uzaklara olan merakıyla büyümesini çok da cazip olmadığını hissettiriyor sanki. Büyümek için acele etmeyin bakın ben özümü arıyorum der gibi.

– Gülsüm KAR ( UPÖY Yazı İşleri Birim Üyesi )

Mekanik değil organik bir şiir. Merak, hasret, çaresizlik ve yakarışın öne çıktığını düşündüğüm şiirde bir yandan eskiye bir bakış var.  Özlem var. Diğer yandan büyüme eyleminin getirdiği o buruk hissin çaresizliğini hissettirdi bana. Eski hayatından, belki çocukluğundan haber almak isteyen birinin yakarışları var dizelerin arasında. Sorduğu sorularla kendini bulmaya, olduğuna inandığı kişiyi aramaya çıkmış biri. İçimizden, evimizden biri. Acılara dokunmuş bir şiir ya da acıları görmüş, çile çekmiş, yorgun. Kırık dökük ama güçlü ve hala ayakta. Bende hiç ummadığım bir yere dokundu ve gerçekten tek kelimeyle ifade edersem sevdim diyebilirim.

– Merve KILIÇ ( UPÖY Yazı İşleri Birim Üyesi )

Şiirde şairin memleketine, geçmişine özlemi kesinlikle ilk okuyuşta göze çarpıyor ancak bence burada daha önemli olan, yazdığı dizelerden yola çıkarak şairin mutlu ya da ait hissettiği anda yaşama isteği. İlk okuyuşumdan itibaren şiir bende sanki içinde bulunduğu duruma gelmesi yıllar sürmüş fakat bunu fark edememiş bir insanın aniden tüm bunları fark etmesine karşılık, kendine dair kırıntılarını en son hatırladığı o döneme geri dönebilmek için attığı yakarışlar gibi geldi. Benim için en son dizedeki büyümek vurgusu da bu geçen zamanın geri alınamayacağının bir pişmanlığı ve kabullenişi diyebilirim.

– Burak ERELİ ( UPÖY Yazı İşleri Birim Sorumlusu )

Şiirde bir keder hayata karşı bir hüzün görüyorum. Hayatın getirdiği yaşanmışlıklar yıpratmış bu yüzden sanki daha temkinli yaklaşıyor hayata. Aldığı darbeler ruhunu yaraladığından tüm hayatını etkilemiş sanki çocukluğunu,gençliğini yaşayamamış anlamdıramamış. Bir anda belki de zorunlu olarak yaptığı gurbet hayatına damga gibi oturmuş bu yüzden aslında her şeye hayatında ıskaladığı en ufak ayrıntıya dahi özlem duyuyor. Ama bir yandan da geçmişteki hataları onda pişmanlık yaratmış onları âdeta hayatından çıkarmak istiyor. Aslında şiirin genelinde bir çatışma var hem geçmiş özleniyor hem de geçmişteki hatalardan dolayı geçmişini kabul etmiyor aslında.

– Sude ÇETİNKAYA ( UPÖY Yazı İşleri Birim Üyesi )

Bir özlemin, bir geriye dönüşün öyküsünü dile getiriyor şair. Geçmişin, insanın ruhunda bıraktığı ve çoğu zaman kesik kesik hatırlanan izleri görüyoruz dizelerde. Şair memleket betimlemelerini, şiir boyunca çocukluğunda hatırladığı şekliyle kuruyor. Bunu takiben son dizelerinde Cemal Süreya’ya göz kırparak gurbetin garba düşmek değil büyümek olduğunu söylüyor. Yani şairimiz için çocukluğundan kopması ile memleketinden kopması birbiriyle iç içe gerçekleşmekte öyle ki büyümeyi gurbet ile eşdeğer tutmakta. Şiir boyunca sorduğu soruların cevapları belki de canını acıtmakta ve geçmişteki o manzaraları bir daha hiç göremeyecek olmanın üzüntüsünü yaşamakta. Değişimin kıskacına sıkışmışlığı çok sıcak bir anlatımla dile getiriyor.

– Sıla GÜLTEKİN ( UPÖY Yazı İşleri Birim Üyesi )

Şair çocukluk yıllarından bahsederken çocukluğunun dünyaya kapalı bir köyde, imkansızlıklar içinde, köyünden uzak diyarların hayalini kurarak geçtiğini anlatıyor. Şiirin ilk satırlarında yetişkin birinin gözlerinden gerçeğin tüm çıplaklığıyla döküldüğünü görmek mümkün. Sonraki satırlarda ise sanki bu yetişkinin içinde bir yerlerde büyümemiş bir çocuk konuşuyor. Buzağıyla, çiçekleriyle hatta çeşmeyle kurduğu masum dostluklara özlem atfediyor. Bana kalırsa bu iki tezatlığı da yine şair kendisi açıklıyor. Asıl hasreti memleketine değil o memlekete bakan çocuk gözlerine duyduğunu vurguluyor.

– Sevdehan KALAYCI ( UPÖY Yazı İşleri Birim Üyesi )

Üzerine ne kadar yazarsak yazalım bu bahsettiklerimizle belki sizlerin belki şairin duygularının zerresini yakalayamamış olabiliriz. Bir diğer yandan da birbiriyle aynı duyguları yaşayıp farklı kelimelerle ifade eden insanlar olmanın şaşkınlığıyla da birbirimizin duygularına tercüman oluyor da olabiliriz. İşte insan olmanın güzelliği de burada efenim 🙂

Uzun lafın kısası öncelikle böyle güzel bir şiiri bizlere kazandırdığı için şairimize, sonra ömründen ayırıp düşüncelerimizi okuyan siz değerli okurlarımıza teşekkürlerimizi sunarak yazımızı noktalıyoruz.
Sanatla kalın, UPÖY’le kalın.