BAĞLANMA VE ÖZGÜRLÜK

İnsan özgür doğar, oysaki her yerde zincirlere vurulmuştur.

Jean-Jacques Rousseau

İnsan olarak bizi diğer canlılardan ayıran en temel özellik bence eylemlerimiz ve onların sorumluğunu alabilme yetimizdir. Eylemlerimizi gerçekleştirirken de olabildiğince özgür olmak isteriz. Peki nedir bu özgürlük ve biz bu kavramı nerede kazanırız?

Özgürlük birçok filozofça gerçekten mümkün olup olamayacağı ve mümkünse bunun hangi temellerle mümkün olabileceği üzerine farklı görüşler ortaya konmuş kavramdır. İlk olarak özgürlük kavramının mümkün olup olmaması üzerine çalışılmıştır. Deterministler her olayı bir nedene bağladıklarından özgürlük kavramını reddetmişlerdir. Çünkü seçmiş gibi göründüğümüz şeylerin aslında önceki şartların oluşturduğu nedenlerin bir sonucu olduğunu iddia ederler. Bununla beraber indeterminizm ise seçimlerin bir nedeni olmadığını savunur, burada da kişinin iradesi yoksa özgürlükten söz edilemeyeceği iddiası üzerinde durulmuştur.

Özgürlüğün mümkün olduğunu düşünenler ise bunun nasıl olabileceği konusunda çeşitli görüşler ortaya atmıştır: Sokrates ‘’erdem bilmektir’’ demiş ve özgürlüğü de esasen bilgiye bağlamıştır. Platon ise elbette ki öğretmeni olan Sokrates’ten etkilenmiş erdemi mutluluğa giden tek yol olarak tanımlamıştır. Ona göre özgürlük, istencine göre hareket eden erdemli kişi için mümkündür. Aristo da insanın tüm eylemlerinin en yüksek amacının mutlu olmak olduğunu söylemiştir, ona göre insanın özü akıldır ve aklını kullanması ile mutlu ve özgür olabilir. Stoa okulunun temsilcisi olan düşünürler insanı bütünün bir parçası olarak görmüşler ve özgürlüğün de düzene uymakla mümkün olacağını savunmuşlardır. Epiktetos olup bitenin insanın iradesinin dışında geliştiğini bu sebeple insanın kendisine verilenleri kabul ederse ve ulaşamayacağı şeylerin peşinde koşmazsa özgür olabileceğini savunur. René Descartes ise tanrının varlığını insanın özgür olmasına bir engel olarak görmüştür. Çünkü ona göre insan sadece yazgısına göre hareket edecektir. Jean Jacques Rousseau’ya göre ise özgürlük, insanın bir başkasının iradesi altında olmaması durumudur. Kant da insanı dürtülerini durdurup aklının yasalarına uyabildiği sürece özgür bulmuştur. Tüm bu filozofların ve insanların özgürlüğü açıklamasında etkili olan birçok faktör vardır. Bu faktörlerden birinin de aileyle kurulan bağ olduğunu söylesem…

İnsan doğuşu itibariyle temel ihtiyaçlarını karşılaması için diğerlerinin bakımına ve ilgisine muhtaç olarak dünyaya gelir. Bu ihtiyaçları gideren annesi ya da bakım vereniyle bir bağ kurma ihtiyacı duyar yani bu noktada bakım verenler sadece ihtiyaçlarımızı karşılayan kişiler değil dünyayla ilişkilerimizi şekillendiren kişilerdir aynı zamanda. Çeşitli kavramlar ve onları anlamlandırmamızda bakım veren ile kurulan bağ önemlidir. Bu bağın nasıl kurulduğunu saptamak için ‘‘yabancı durum testi’’ geliştirilmiştir. Yabancı durum testinde yaklaşık 18 aylık bebeklerin bakım verenin yokluğunda, yeni ortamda bulunmanın korkusuyla ve yabancı bir kişinin varlığından duyulan anksiyeteyle nasıl başa çıktıklarını araştırılmıştır.  Bu deneyi yapan John Bowlby ve Mary Ainsworth 3 bağlanma stili belirlemiştir: Güvenli, Kaygılı, Kaçıngan. Daha sonraki yıllarda bunlara bir stil daha eklenmiştir: Darmadağın. Bebeklik döneminde oluşturulan bağlanma örüntülerinin yaşamın daha sonraki dönemlerine büyük ölçüde benzer olarak sürdürüldüğünü ortaya konmuştur. Bu sebeple bu stillere göre özgürlük kavramının bireylerde nasıl şekillenebileceğine bakalım bir de.

Güvenli bağlanan bebekler deneyde tutarlı tepkiler vermişlerdir. Bakım vereniyle olan güvenli ilişkisini dünyaya aktarmış, diğerleri ile iletişime girmekten ve çevreyi keşfetmekten çekinmemişlerdir. Bireyin çevreyi keşfedebilmesi diğer bir deyişle özerk davranışları sergileyebilmesi için temel bakım veren kişiyi güvenli bir üs olarak görmesi gerektiği ifade edilmektedir. (Bowlby, 1988; Özdemir ve Çok, 2011) Bu konuda Karabacak ve Demir’in yaptığı araştırmada özerkliğin özgürlük alt boyutunda, bireylerin güvenli bağlanmalarının özgür olmalarına olumlu katkıda bulunacağı sonucu çıkarılabilir. Özgürlük kavramını günlük hayatta deneyimleyebileceğimiz yerlerden biri karar verme durumlarıdır. Ebeveynlerine güvenli bağlanan bireylerin karar verme durumlarında dünyayı bir tehdit olarak görmeyip bu sayede itaat etmeden ve korku duymadan özgür seçimler yapabileceğini düşünüyorum.

Kaygılı bağlanan bebekler deneyde bakım verenle ayrılmaya dönük yoğun öfke duyguları yaşarken yabancıyla iletişime geçme ve çevreyi keşfetme konusunda ilgisiz davranmıştır. Bu tarz bireylerin yetişkinlikte diğerleriyle bağlanma değil bağlılık geliştirirler. Bu bağlanma stiline sahip bireyler karar verme durumunda kendisinden önce diğerlerini memnun etme isteğiyle seçimler yapacakları ve bu durumda özgür bir iradeden söz edilemeyeceği çünkü başkalarının iradesine itaat edecekleri yordanabilir.

Kaçıngan bağlanan bebekler deneyde bakım verenden ayrılırken kaygı duymaz, çevre ve diğerleriyle üstünkörü bir ilişki içindedir. Bu bireyler yetişkinliklerinde kendilerinden başka kimseye güvenemeyecekleri düşüncesini geliştirirler. Karar verme durumunda bu bireyler kendilerini diğerleri ve dünyadan korumak için sınırların dışına çıkmaktan çekinebilirler. Yani özgür bir seçim yapmak yerine güvenli olduğunu düşündükleri alanda kalacaklarını düşünüyorum.

Darmadağın bağlanan bebeklerin bakım verenlerinin ihtiyaçları karşılamadaki tutarsızlığı sebebiyle birey nasıl ilişki kuracağı konusunda tutarsızlık yaşar. Diğer stillerden ayrı olarak bu stille bağlanan bireylerde belli bir bağlanma biçimi yoktur. Yani hayatlarına genel olarak bir kararsızlık hakimdir diyebiliriz.

Bütün bunlardan yola çıkarak özgür bir özgürlük kavramı geliştirdiğimizi düşünmüyorum. Günlük hayatta çok sık duyduğumuz coğrafya kaderdir söyleminde olduğu gibi içine doğduğumuz aile, bakım verenimiz ve çevremiz düşünce dünyamızı şekillendirmede büyük bir etken. Eylemlerimiz, kararlarımız ve düşüncelerimizi kapsayan özgürlüğümüzde, bakım verenimizle olan ilişkilerin izlerini görmek mümkün. Yani yazının başındaki söz gibi bir yerlerde zincirlere vurulmuş halde olabiliriz. Fakat bu izleri ve zincirleri fark edersek kendimizi özgürleştirmenin, izleri silip zincirleri kırabilmenin, mümkün olabileceğini düşünüyorum.

Başak Elif BİTGİ

KAYNAKÇA

  • Demirdağ M.F. Bağlanma Teorisi’nin Kökenleri: John Bowlby ve Mary Ainsworth, Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017, 2(1), 76-90
  • Karabacak, A. Demir, M. (2017). Özerklik, Bağlanma Stilleri, Bilinçli Farkındalık ve Duygu Düzenleme Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi. Bayburt Eğitim Fakültesi Dergisi, 12 (23), 271-291
  • Morsünbül Ü., Çok F. (2011) Bağlanma ve İlişkili Değişkenler. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 2011; 3(3): 553-570.
  • Töle M.H. (2005) Immanuel Kant’ta Özgürlük ve Sorumluluk İlişkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi) Pamukkale Üniversitesi, Denizli.